All Replies
1 yanıt görüntüleniyor (toplam 1)
1 yanıt görüntüleniyor (toplam 1)
- Bu konuya cevap yazmak için giriş yapmış olmanız gerekmektedir.
Teslimolanasor.com üzerinden herhangi bir sorunuzu sorabilirsiniz.
1 yanıt görüntüleniyor (toplam 1)
1 yanıt görüntüleniyor (toplam 1)
Namaz, uygulama yoluyla aktarılarak nesiller boyunca geldi ve herkes bir büyüğünden görerek öğrendi, uyguladı ve gelecek nesiller de öyle yapacak yani namaz toplumsal bellekte kayıtlıdır. İbrahim’den bu yana Cuma kılınıyor, bu eski pratik topluluklar tarafından beraberce yapılıyor. Kimse hadis kitaplarından namazın kılınışını öğrenmedi, öğrendiğini söyleyen ise yalan söyledi. Meşhur hadise göz atalım “Beni nasıl namaz kılarken gördüyseniz, öyle namaz kılın.” (Buhârî, Ezân, 18) Namazın kılınışını baştan sona anlatan tek bir hadis bulunmamaktadır. Kurandan başka kaynak arayan yine yüzüstü kalacaktır.
Bilinmelidir ki Kuran Arapça bir sözlük kitabı değildir. Hali hazırda bilinen şeyleri tekrardan açıklama gereği duymaz, ya bozulan şeyleri düzeltir ya tartışılan konulara değinir (16:64) örneğin namazın ses tonu bozulmuştu ve kimi vakitler sessiz kılınırken kimi vakitler ise yüksek sesle kılınıyordu ve bundan ötürü 17:110 emri geldi.
Namaz zaten bilinen bir ibadetti, insanlar tarafından yerine getiriliyordu çünkü İbrahim peygamber ile geldi (8:35, 9:54, 21:73) ve Muhammed peygamber de yaşadığı toplum gereği namazın kılınışını zaten biliyordu ve İbrahim’in dinine tabi olması söylendi. Namaz bozulmuş olsaydı düzeltilip doğru hali emredilirdi fakat zaten doğru bir biçimde olduğu için direkt tabi ol denildi: [16:123] Sonra da sana (Muhammed), tek tanrıcı olan İbrahim’in dinini takip et diye vahyettik; o hiçbir zaman bir puta tapan olmadı.
Türkçe’de olmasa da çoğu dilde kelimeler için tanımlayıcılar kullanılır. Almancada “der, das” iken İngilizcede “the” kullanılır. Aynı şekilde Arapçada ise “el” takısı vardır ve bilinen kelimeler tanımlanır. Mesela elma kelimesini söylediğimizde akla herhangi bir elma gelirken masada duran elmayı işaret ederek “o elma” dersek bilinen bir elmayı kastetmiş oluruz ve herkesin aklına aynı elma gelir. Benzer şekilde “salat” kelimesi kullanıldığında herhangi bir salat anlaşılırken “el-salat” denildiğinde bilinen namaz kastedilmiş olunur, namaz bilinmeseydi eğer “el” takısı kullanılamazdı çünkü açıklanması gerekirdi.
[2:43]“İletişim Dualarını (Namazı) yerine getirin, zorunlu bağışı (Zekâtı) verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin.” Bu ayetin Arapçasında “s-salate” geçer çünkü namaz zaten biliniyordu. Bakınız: (2:110, 4:77, 11:87, 9:71, 62:9) Salat ayriyeten desteklemek anlamına da gelmektedir.
Kuranın sözlük olmadığı konusuna geri dönelim ve şu örnekleri düşünelim: (54:1) ayetinde “ay” yarıldı deniliyor, burada kimse çıkıp ay ne demek diye sormuyor çünkü bakıp görebildiğimiz bir şey veya (2:92) ayetinde buzağı kelimesi kullanılıyor ama kimse çıkıp buzağının ne olduğunu sormuyor çünkü bunlar görülen, bilinen şeyler. Aynı şekilde namaz ve oruç da bilinen ve sürekli görülen ibadetler olduğu için açıklanmıyor, Tanrı istese elbette açıklayabilirdi fakat gerek duymadı. Rabb’in kelimeleri asla tükenmez.
[18:109] De ki, “Eğer Rabbimin kelamı için okyanus mürekkep olsaydı, hatta mürekkep tedarikini ikiye katlasak dahi, Rabbimin kelamı tükenmeden önce okyanus tükenirdi.”
Namazda sadece Tanrı’yı anmalıyız, O’nu hatırlamak için kılmalıyız başkasını değil (20:14,7:29, 72:18, 6:162). O’nun yanında başka isimlere çağrıda bulunamayız. Muhammed peygamberin sünnet namazı kıldığını söylemek açıkça bir iftiradır çünkü o kendi arzularına göre yenilikler getirmedi sadece İbrahim’in dinine tabi oldu.
[69:44] O, başka herhangi bir öğreti dile getirmiş olsaydı.
[69:45] Onu cezalandırırdık.
[69:46] Ona vahiyleri keserdik.
Namaz içerisinde sadece Fatiha suresi okunur, zamlı sureler ve dualar yoktur. Bunun temel nedeni İbrahim ile gelmesidir. Çünkü Fatiha, Arapça olmasa bile İbrahim zamanında da mevcuttu. Bunun yanında sadece Fatiha olması gerektiğini akıl yoluyla da bulabiliriz. 3 temel sebep vardır: Bunların ilki Fatiha okunması konusunda herhangi bir ihtilafın söz konusu olmamasıdır. Yazının başında demiştik, Kuran sadece üzerinde ihtilaf olan yerlere değinir fakat Söz konusu Fatiha hakkında herkes hemfikirdir, okunmalıdır bundan dolayı da söz edilmez ama zamlı sureler ve dualar kişiden kişiye farklılık gösterir. Fatiha, zorunlu olarak, herkesçe okunan tek ilkedir. Diğer yandan da bu sure evrenseldir ve imam namazı kıldırırken yaşı ve ırkı fark etmeksizin herkesçe anlaşılır fakat diğer ayetler için bu durum söz konusu değildir çünkü bizlerden hafız olmamız istenmiyor ve Tanrı ile iletişim kurmak için denileni anlamalıyız. Namaz belirli bir ibadet olduğu için herkes tarafından aynı şekilde kılınması gerekir. Oruca aynı anda başlanılıp aynı anda bitirildiği gibi, şehadetin aynı olması gibi namaz da ortak bir içeriğe sahip olmalıdır.
İkinci olarak namazda sadece Tanrı’nın anılma ilkesi de söz konusudur. Örnek vermek gerekirse [111:1] “Kınanmıştır Ebu Leheb’in işleri ve kendisi de kınanmıştır.” Ayetini namazda okursak eğer o namazda sadece Tanrı anılmış olmayacak, yanına başka isimler gelmiş olacak. Niyetin ne olduğunun hiçbir önemi yok. Farklı saçmalıklar da söz konusudur mesela: [50:7] “Ve yeryüzünü biz yarattık ve dağları onun üzerine dağıttık ve onda her çeşit güzel bitkiyi yetiştirdik.” Tanrı’ya karşı kıldığımız namazda yeryüzünü biz yarattık diye seslenmek doğru olmayacaktır. Yaratan biz değiliz, yaratan Tanrı fakat bunu namaz esnasında seslendirirsek eğer bu durum değişerek biz yapmışız gibi olacaktır. Fatiha’da ise sadece Tanrı’nın adı anılarak kurtuluşumuz için gerekli olan duayı okumuş oluruz.
Son Kanıt ise Kuran’ın matematiksel kodu olan 19’dur: Fatiha’yı Arapça okuduğunuz zaman dudaklarınız tam 19 kez birbirlerine dokunur. Dudaklarınız “B” ve “M” harflerinin geçtiği yerlerde birbirine dokunur. 4 tane “B” ve 15 tane “M” bulunur ve bunların toplamı 19 eder. 4 “B”nin sayısal değeri 4×2=8’dir ve 15 “M”nin sayısal değeri 15×40=600’dür. 4 “B” ve 15 “M”nin toplam sayısal değeri 608’dir, bu da 19×32’dir.
Samimi bir şekilde kendinize şu soruyu sormalısınız: Eğer baştan sonra namaz anlatılsaydı gerçekten yazan her şeyi harfi harfine uygular mıydım? Çoğu kişi kesinlikle evet cevabını verir fakat birçoğu da yalan söylemektedir. Namaz için gerekli olan ilk adım abdesttir. Abdest gayet açık şekilde (5:6) ayetinde 4 basamaklı olarak anlatılırken ilmihal kitaplarına bakıp 9 adımda almak bir ikiyüzlülük örneğidir. Namaz da aynı şekilde baştan sona açıklansaydı birçok kişi yine Kuran’dan başka kaynaklara başvurma gafletine düşecekti.
Bilinmelidir ki Kuran tam ve detaylıdır (6:38-114-115), her şeyin açıklayıcısıdır (16:89) ve sorumlu olduğumuz tek kitaptır. Tanrı kendi kitabına detaylandırılmış derken veya yeterli derken laf kalabalığı yapmıyor gerçekten ihtiyacımız olan tek kitap olduğu için söylüyor. Bu ayetleri gördükten sonra hala namaz nerede diye sormak teslim olanlara değil Tanrı’ya karşı bir meydan okumadır çünkü bu iddia bize değil O’na aittir. “Ey Tanrı, kitaba tam ve detaylı dedin fakat namazın rekatlarını göremiyorum” demek, apaçık bir küfürdür.
Teslimolan Eren